“SEVDİĞİN İŞİ YAP” ya da “HOBİNİ İŞE DÖNÜŞTÜR”

Günümüzde sıklıkla duyduğumuz iki cümle bu yazının başlığı oldu. Her iki fikri de incelemek ise bize düştü. Aklımıza yazarken bile birçok soru geliyor: İnsan sevdiği işi mi yapmalı? Sevmediği işi yapamaz mı? Hobimi işe dönüştürsem ömür boyu mutlu olur muyum? Başladığım işi sonradan sevemez miyim? Sevmesem ne olur, maksat çalışmak değil mi? Sevdiğim işi nasıl bulurum? Bir işi sevmediğimi nasıl anlarım? Nasıl bir işi sevdiğimi nereden bileceğim? Gelin birlikte bu sorulara yanıt arayalım.

İş hayatının acı gerçekleri içinde en sık duyduğumuz yorum “işimi sevmiyorum” cümlesi. “İşimi sevmiyorum ama çalışmak zorundayım.” Sanırım ülkemizde çalışanların birçoğu işini sevmeden yapıyor. İşini severek yapan şanslı azınlık ise bunun avantajlarını sonuna kadar yaşıyor. İşini sevmeden yapanların önemli bir kısmının yaşadığı sorun, geçmişte eğitim yaşantısına kadar uzanıyor. Ülkemizin eğitim sisteminin ve yüksek öğrenim için yapılan seçimlerin dezavantajlarından biri bu. Bilinçli bölüm ve meslek seçimi yapmak kolay iş değil. Gelecekte keyifle yürüteceği, seveceği bir işe yatırım yapmak için ise en verimli dönem yüksek öğrenim için yapacağımız tercihler. Ne var ki insan değişken bir varlık. 18 yaşındayken seveceğimi düşündüğüm işi 30’umda da sevecek miyim? Tercih yaparken hayal ettiğim meslek gerçekte öyle mi? Öngörmediğimiz, beklentilerimizin boşa çıktığı, gerçeklerin yüzümüze bir tokat gibi indiği durumlar olmuyor mu?

Tercih döneminde “para kazandıran” ve “popüler” bölümlere yoğun ilgi olduğunu biliyoruz. Bu durum, pek çok kişinin gerçekten sahip olduğu özelliklere ya da işle ilgili beklentilerine uymadan bölüm tercihi yapmasına yol açıyor. Bunun da en büyük sonucu (tabi ki işsizlikten sonra) yaptığımız işin bizi mutlu etmemesi. Buna rağmen birçok çalışanın sevmediği işi sırf kazanç elde etmek ya da ulaştığı statüyü yitirmemek için sürdürdüğünü görüyoruz.

Sanırım çoğumuz sevmediğimiz işi yapmanın arzu edilen bir şey olmadığının farkındayız. İşini sevmeden çalışmak belki de iş hayatının en zorlu deneyimi. İşe giderken ayakların geri geri gitmesi, “pazartesi sendromu” olarak atfedilen sıkıntılı ruh hali, tatil günlerinin çabucak bitip işe dönecek olmanın ağırlığı ve stres yükünün fazlalığı, fiziksel yorgunluğun ve rahatsızlıkların artması gibi birçok sorun aslında yaptığımız işi sevmemenin bedeli. İşin gerçeği, her mesleğin ve her işin zorluğu ya da nahoş yönleri vardır ama yaptığımız işi sevmek algılanan stres düzeyini etkileyeceğinden toleransımızın da farklı olmasını sağlayacaktır. İşinizi sevmek, karşılaştığınız zorlukları aşmak için size güç verecektir. Daha fazla eforu, daha büyük bir istekle ve daha uzun süreyle ortaya koymanızı sağlayacaktır. İşin güzel yanı, bu eforu sevmediğiniz bir iş için yaptığınızdan daha uzun süre dirayetle sürdürebilirsiniz.  Yapılan bilimsel çalışmalar da bunu destekliyor. Araştırmalar sevdiği işi yapan çalışanlarda yüksek iş performansı, yüksek motivasyon, daha güçlü kurum bağlılığı, daha yüksek iş tatmini gibi olumlu sonuçları listelemektedir. Bunlara ek olarak, bu çalışanlarda tükenmişlik sendromunun, üretkenlik dışı davranışların ve devamsızlığın daha düşük düzeylerde seyrettiği gözlemlenmektedir.

Peki ya hobiler?

2000’li yıllarda hobisini işe dönüştüren birçok meslek grubu ortaya çıktı. Tasarım yapanlar, fotoğraf çekenler, yoga yapanlar, yemek yapmaktan keyif alanlar bunların en popüler örnekleri. Peki hobinizi işe dönüştürmek de işinizi severek yapmak kadar faydalı mı?

“İkisi aynı şey değil mi?” diye düşünüyor olabilirsiniz ancak aralarında çok önemli farklar var. Öncelikle “iş” kavramı ile “hobi” kavramı birbirine uzak kavramlar. İş, belli bir sonuç elde etmek için üstlendiğimiz sorumlulukları tanımlarken; hobi boş zamanlarımızda kişisel gelişim ve keyif almak adına yaptığımız uğraşılar olarak tanımlanmaktadır. Hobiler tamamen istek ve ilgi alanlarınız doğrultusunda seçtiğiniz, limiti ve çerçevesi olmayan, özgürce ilgilendiğiniz konularla ilgilidir. Saatlerce hobinizle ilgili bir şeyler yapabilirsiniz ve bir dakika bile dikkat sorunu yaşamazsınız. Zamanın nasıl akıp geçtiğini fark etmezsiniz. Bu nedenle sanırım, hobisiyle daha fazla zaman geçirip bir de bundan para kazanmak insanlara çok cazip geliyor. Ne var ki, bu deneyimi yaşayan insanların önemli bir kısmı hayal kırıklığına uğruyor. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle özgürce ilgilendikleri bir uğraşı alanının bir anda “iş” gereği kısıtlılıklara ve öngörülmeyen zorluklara sahip olması. Ne de olsa devreye “müşteri” diye bir kavram giriyor. Bir diğer nedeni “yükümlülükler”. Hobinizi istediğiniz zaman, istediğiniz kadar yapmak varken; istemediğinizde bir kenara bırakıp yolunuza bakabilirken artık bu özgürlüğünüz elinizden alınıyor. Hobinizi bir başkası için ve bir başkasının istediği şekilde yapmak bu etkinlikten alınan keyfi de azaltıyor. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Hobisini işe dönüştürüp çok mutlu olanlar da var.

Geçenlerde sosyal medyada insan sevdiği işi mi yapmalı, sevdiğini iş mi yapmalı sorusuna vereceğiniz yanıtları almak için bir mini anket düzenlemiştik. Katılımcıların %71’i “sevdiği işi yapmak” seçeneğini tercih etti. “Hobiyi işe dönüştürme” ise %29’luk oyu aldı. Böylece genel eğilimin de yazdıklarımızla tutarlı olduğunu görmüş olduk.

Diğer sorulara gelince… İnsan seveceği işi önceden tanımlayabilir. Üniversite ve bölüm tercihlerinin yapıldığı bu dönemde, yıllar boyu kendinizi adayacağınız ve “mutlu” çalışacağınız bir işinizin olması dileğimiz. Bunun için seçeceğiniz bölümün meslek olarak size neler sunacağını, hangi sektör ve alanlarda iş yapabileceğiniz, özelliklerinize, yeteneklerinize ve ilgi alanlarınıza tam anlamıyla uygun olup olmadığı, söz konusu bölümü bitiren ve çalışan kişilerin geribildirimleri mutlaka araştırmanız gereken konular içinde yer almalı. Üniversite eğitiminizin yanı sıra mutlu olacağınız iş için öğrencilik hayatınız boyunca yapmanız gerekenleri öğrenin. Bölüm dışı hangi aktivitelerde yer almak gerekir, hangi ek özelliklere sahip olmak gerekir, akademik becerilerin dışında hangi becerileri edinmek gerekir bunları araştırın. Öğrencilik döneminde buna ayıracağınız enerji son derece önemli bir yatırım. Staj deneyimlerinizde kendinizi test edin ve iş hayatıyla ilgili neyi sevdiğinizi, neyi sevmediğinizi ayrıştırın. Bir “bölüm” bitirseniz de iş hayatında farklı birçok iş yapabileceğinizin farkında olun. Hukuk bitirmek sadece avukat olacağınız anlamına gelmiyor. Belki akademisyen olacaksınız, belki hakim, belki arabulucu, belki de şirket avukatı ya da hukuk müşaviri. Fizik bölümünü bitirdiğinizde de farklı iş olanaklarınız olacak, işletmeyi de, istatistiği de, psikolojiyi bitirdiğinizde de. Her sektörün ve her iş unvanının farklı yönleri ve farklı gereklilikleri var. Bunları yakından tanıyarak öğrenim hayatınız boyunca bunlara hazırlanacağınız bir kariyer yolculuğu planlamalısınız.

Peki ya sonra? Tüm araştırmalarınıza, eğitiminize ve hazırlığınıza rağmen, hedeflerinizi gerçekleştirip rüya işinize kavuştuktan sonra yine de hayal kırıklığı yaşarsanız? Bu her zaman ihtimal dahilinde ancak umutsuzluğa yer yok. Tüm bu süreç içerisinde ve sonrasında kariyer tasarımı sizi destekleyebilir. Kendinizi tanımanız, belli becerilerinizi test etmeniz, hangi yönünüzü geliştirmeniz ya da işle ilgili beklentilerinizi nasıl şekillendirmeniz gerektiğini bu şekilde bulabilirsiniz.

Kariyer tasarımı kişinin hangi tarz işleri daha iyi ve daha çok severek yapabileceğini belirlemeyi sağlayan özel bir yöntemdir.

Kariyer tasarımı, tipik kariyer danışmanlığında olduğu gibi “şu bölümü seçmelisin” “şu mesleğe daha uygunsun” tarzında tavsiyelerde bulunmaz. Tamamen bireyin ilgi alanları, eğitimi ve deneyimini birleştirerek farklı becerilerini de değerlendirmeyi sağlayan çok yönlü bir değerlendirme yapmayı sağlar.

Böylece aklınızdaki işlere ne kadar uygun olduğunuzu görebilir, bu işlerde başarılı ve mutlu olmak için hangi yönlerinizden faydalanabileceğinizi ve hangi yönlerinizi güçlendirmeniz gerektiğini öğrenebilirsiniz. Bir süre işinizi yaptıktan sonra ilgi alanlarınız, öncelikleriniz ve hayata bakış açınız değişebilir. Kariyer tasarımı bu nokta da kariyer planlarınızı doğru yönlendirme konusunda devreye girer. Farklı bir alanda iş yapmayı kafanıza koyduğunuzda buna ne kadar uygun olduğunuzu öngörmenizi ve hazırlanmanızı sağlar. Belki de yaptığınız seçimlerden memnun kaldınız ve işinizi severek yürütmeye devam ediyorsunuz. Özellikle kurumsal hayatta bir sonraki adıma hazırlanmak için ve liderlik gibi yeni sorumluluklara ne kadar hazır olduğunuzu görmek için kariyer tasarımı sizi yine destekleyebilir.

Temelde kariyer tasarımı birçok açıdan detaylı değerlendirmeler yapmayı sağlar. Bunun yanı sıra ulaşmak istediğiniz kariyer hedefine yaptığınız yolculukta size eşlik eder ve gelişiminizi destekler.

SON SÖZ: İşini severek yapmak zorlu birçok iş deneyimini rahatlıkla atlatmanızı ve mutlu bir iş hayatı geçirmenizi sağlar. Bunun için eğitim hayatınızdan başlayarak hazırlık ve yatırım yapabilirsiniz. Bu süreçte kariyer tasarımı destekleyici ve yol gösterici bir yöntemdir. Üstelik işler beklendiği gibi gitmediğinde de size yardımcı olup zihninizdeki bulanıklığı giderebilir.

Hepimizin çok seveceği işlere kavuşması umuduyla!

Kariyer Tasarımı hakkında daha fazla bilgi almak için bizimle iletişime geçin.

Previous
Previous

“YANLIŞ TERCİH”

Next
Next

Değişen Dünyada Geleceğin Meslekleri